FERD-İ NİSBİ - GARİB-İ
NİSBİ
Ferd Hadislerin ikinci kısmıdır ve
Ravilerinin birine nisbetle Ferd olan Hadis çeşididir. Genel olarak hususi bir
cihete nisbetle Ferd olan Hadis olarak tarif edilir. (Lemehat,288).
İbn-i Hacer'e göre Ferd-i Nisbi, senedinin
baş tarafında değil, ortasında garabet olan Hadis'tir. Böyle bir Hadis'e nisbi
denmesinin nedeni, teferrüdün belli bir şahza nisbetle hasıl olması
sebebiyledir. Ayrıca ona göre Hadis Usulü Alimleri Ferd kelimesini daha çok
Ferd-i Mutlak, Garib kelimesinide Ferd-i Nisbi için kullanmışlardır. (Nuhbe
tercümesi, 31.2).
Buna göre Ferd-i Nisbi
bazı Alimler'e göre Garib den ibarettir.
Hadis'in Ferd sayılmasına sebep olan
rivayette tek kalma bazen Sika'nın rivayette tek kalması gibi hususi bir
kayıtla olur. Şu Hadis buna misaldir.
''Hz. Nebi s.a.v. Ramazan ve Kurban bayramı
namazlarını kıldırırken ''Kaf'' ve ''İktarabetü's-Saa'' (surelerini) okurdu.''
(Müslim, iydeyn,3).
Bu Hadis'in Ravilerinden Ubeydillah b. Abdullah
dan rivayet te Sika olarak Damretu'bnu Sa'id tek kalmıştır. Binaenaleyh bu
Hadis'in Ferd-i Nisbi sayılmasına sebeb olan teferrüdü bazen Mekkelilerin,
Medinelilerin, Basralı, Şamlı veya Mısırlı Ravilerin birbirlerinden rivayet te
teferrüt etmeleri gibi yine hususi bir kayıtla olabilir. Bu şekilde teferrütle
rivayet edilen Hadis te Ferd-i Nisbi dir. Şu Hadis buna misaldir:
''Ebu Sa'id den rivayet edildiğine göre şöyle
demiştir: '' Hz. Nebi s.a.v. bize namazda Fatiha ve kolayımıza giden (Sure ve
bir mikdar ayet) okumamızı emretti. '' El Hakimu'n-Nisaburi'nin belirttiğine
bakılırsa bu Hadis'in ''Emerena''
lafzını zikirde isnadın başından sonuna kadar Basralılar teferrüt
etmişlerdir. (Ma'rife, 97). Başka bir değişle bu lafzın rivayetinde Basralılara
katılan olmamış; dolayısıyla teferrüt bu yönden olmuştur. Şu Hadis te
rivayetinde Mısırlıların teferrüt ettikleri Ferd-i Nisbi dir:
''Abdullah b. Zeyd el Ensariden rivayet
edilmiştir. Ben demiştir; Hz. Nebi s.a.v. i abdest alırken gördüm. Kulakları
(nı mesh etmek) için başını mesh ettiği sudan ayrı biraz su aldı (ve mesh
etti). (Ma'rife,98).
Teferrüt bazen de bir Raviden rivayet e
münhasır olur. Bu takdirde Hadis'in akabinde ''Lem yervihi illa fulanun an
fulanin'' (Bu Hadis i falandan, fulandan başka rivayet eden olmadı ) denir.
Aynı Hadis i başkasından pekçok kimse rivayet etmiş bile olsa o Raviden rivayet
te teferrüt, aynı şekilde Hadis in Ferd-i Nisbi addedilmesine sebeb teşkil eden
kayıt mesabesinde kalır. Sünen sahiplerinin Süfyan b. Üyeyne - Vail b. Davud -
Babası - Ez-Zuhri - Enes b. Malik isnadı ile rivayet ettikleri şu Hadis te buna
misaldir:
''Enes b. Malik ten rivayet edildiğine göre
Hz. Nebi s.a.v. Hazretleri Hz. Safiyyeyi nikahladığında kavud ve hurma ile
düğün yemeği verdi. ''
Bu Hadis in Ravilerinden Vail b. Davud
babasından rivayet te tek kalmıştır. Vailden de Süfyan b. Üyeyne den başka
rivayet eden olmamıştır. Süfyan'ın Vail den teferrüd'ü yüzünden Hadis i Ferd-i
Nisbi sayılmıştır.
Belli bir şahsa nisbetle teferrüdde aynı
gruba girer. Söz gelimi bir Hadis i faraza ibn-i Ömer den Nafi, Nafi den Malik
rivayet etmiş olsa birkaç Ravide Malik'e uğramaksızın Nafi den rivayet
ettikleri halde yalnız bir Ravi Malik tarikinden Nafi den rivayet etmiş
bulunursa Hadis Ferd-i Nisbi olur. Buna Nisbi denmesi bir veya birkaç vecihten
aziz veya meşhur olsa bile yalnız o belli şahzın teferrüd'ü yüzündendir. Yine
mesela Malik Nafi den Nafi ibn-i Ömer den bir Hadis rivayet etniş olsa, bir
başka Ravi de aynı Hadis i Mutabii olmaksızın Malik ten tek başına rivayet etse
bu Hadis , Malik'ten tek olarak rivayet eden Ravi'ye nisbetle Ferd dolayısiyle
Ferd-i Nisbi dir. (Tecrid mukaddimesi, 109,10).
Ferd-i Nisbi'nin hükmünde iki durum söz
konusudur:
a) Ferd-i Nisbi , Sika Raviden rivayet te
teferrüt kaydıyla Ferd ise o takdirde Ferd-i Mutlak'ın hükmüne tabi dir.
b) Diğer iki kayıt yani belli bir beldeye
mensub Ravilerin birbirlerinden rivayet te teferrütleri veya belli bir Ravi den
teferrüt sebebiyle Ferd ise o zaman da hüküm Hadis in geldiği tarike göre
verilir. Eğer bu Tarik Sahih ise Hadis Sahih; Hasense Hasen; Zayıf ise Zayıf
kabul edilir. (Lemehat,289).